14 Haziran 2016 Salı

Kieslowski'nin Aşk Üzerine Kısa Bir Film'i

     Belki adı aşk üzerine 'kısa' bir film; ancak üzerinde 'uzunca' düşünülmesi ve konuşulması gereken bir film.
     Film,tipik sovyetimsi bir metropolde geçmekte.-ki Polonya'nın eskiden uydu bir devlet olduğunu göz önüne alırsak...- Karşılıklı,mesafesi birbirine oldukça yakın 2 koca apartman...gerisini siz düşünün...Bu anlamda yönetmenin yer seçiminin de harikulade olduğunu belirtmeliyim.Böylelikle insanlarin hem birbirlerine hem de kendilerine ne denli yabancılaştıklarını yönetmen üstün bir şekilde ortaya koymuş.Bu bağlamda film bana göre 'aşk' mefhumundan ziyade 'yalnızlık' mefhumu üzerine kurulu.
     Bu blokların birinde oturan 'Tomek' adlı genç gün be gün karşı sitede oturan 'Magda' adlı bayanı deyim yerindeyse,bir tür teleskop aracılığıyla 'dikizler.' Tomek,yaptığı bu davranışın etik olarak ne denli yanlış olduğunun farkında olmasına rağmen; kendini bunu yapmaktan bir türlü alıkoyamaz...
Magda'ya bir türlü açılamaz; çünkü çocukluğu oldukça sancılı geçmiş,halihazırdaki illet,olmaz olasıca modern yaşam onu,derin bir yalnızlığa ve çekingenliğe sevk etmiştir.
     Tomek,bir postane görevlisidir; bu konumunu ona ulaşmak için kullanmaya adeta ant içmiştir.
     Magda'ya sahte mektuplar,vs yollayarak onun postaneye gelmesini sağlamaktadır; bunun dışında Tomek,Magda'nın süt içmeyi sevdiğini bildiği için süt servisçiliğine de başlamıştır.Süt,Magda'nın aslında ne kadar naif bir ruha sahip olduğunu gözler önüne serer.Bir gün bu gizli takipler gün yüzüne çıkar...Magda: ''Benden ne istiyorsun? Niye,böyle şeyler yapma gereği hissettin?'' diye sorduğu vakit Tomek: ''Hiç!'' cevabını buyurur ve böylelikle bizatihi onun Magda'ya karşı ne kadar samimi ve duygusal hisler beslediğini anlamış oluruz... Ancak Magda ile Tomek'in benzer yanları olduğu kadar farklı yanları da mevcuttur.Bu yanlar,ikilinin arasında birtakım aşılmaz setler çekilmesine neden olacaktır...
     Bir kere Tomek daha 19'unda genç bir delikanlıdır ve hayatın sillesini henüz yememiştir.Magda ise orta yaşlarında bir kadındır.Yani aralarında yaş ve de dolasıyla tecrübe farkı mevcuttur.Tomek'in aşk anlayışı,Türk filmlerindeki gibi içtendir.Buna karşın Magda'nın aşk anlayışı ise 'seks' mefhumu üzerine kuruludur.Bir yandan da öyle bir ortak yanları vardır ki iste bu yan onları bir sekilde; müsterek tarafta bulusturacaktır...Bu ortak yanları:'yalnızlık' tır...
     Tomek,Magda'ya kahve içme teklifinde bulunur.Magda,teklifi kabul etmiştir.Buluşmalarında Tomek,dondurma istemiştir.Bu,onun daha ne denli çocuk ruhlu olduğunun bir göstergesidir.Hatta Tomek'in burada heyecanını,bu heyecanın vücut verdiği ateşini bastırmak için kulağına buz tuttuğu sahne; sinema tarihinde 'unutulmazlar' arasında çoktan yerini almıştır...Magda ise kırmızı şarap almıştır.Kırmızı şarap,onun aşka ve dolayısıyla cinselliğe bakışını vurgulayan bir nesnedir.Neyse... Bu kahve içmeli güzel sohbette ikili,aşk anlayışlarından bir az söz ederler.Magda,aşkın 'cinsellik' ten ibaret olduğunu üstüne basa basa söylese de Tomek,hislerden vaki olduğunu ortaya koymaya çalışır.Elbette ki her insanın 'aşk' kavramına bakışı farklıdır.Bana göre ise aşk,beyinsel bir olay,seks ise duygusal bir olaydır...
     Magda,Tomek'i evine davet eder.İşte ne olduysa,bu ev ziyaretinde olmuştur...Magda,Tomek'e ''Seks yaparken beni izliyor muydun?'' diye sorar.Tomek,ilk başlarda evet; fakat sonradan hayır cevabında bulunur.Muhabbet koyu bir hal aldığında Tomek ile Magda yakınlaşır.Tomek,Magda'nın kadınsı bölgelerine temas eder ve bir süre sonra erkeksel duyguları kabarmak suretiyle,boşalır.Magda,Tomek'e ''İşte aşk bu kadar!'' der ve onun saf,temiz aşkıyla adeta alay eder...Tomek bu durumdan çokça rahatsız olur ve evine adeta 'kaçar.' Tomek,o çocuksu saflığını yitirmiştir artık...
     Magda,yaptığından pişmanlık duymuş ve evinin camına 'özür dilerim' pankartı bile asmaya temayül edecek vaziyete gelmiştir.Artık iş işten geçmiştir.Tomek,bileklerini kesmek suretiyle intihar etmiştir; fakat inanın Tomek'in intiharının nedeninin,aşkının saflığını yitirdiği düşüncesinden dolayı mı vaki olduğu yoksa,aşkının Magda tarafından alaya alındığı düsüncesinden ileri geldiği mi konusunda şüphelerim var... Fakat ben,Tomek'in o temiz aşkının ortadan kalktığı düsüncesinden dolayı intihar ettiği kanaatindeyim.
     Magda,Tomek'in intihar ettiğini öğrenir ve medeni cesaretle Tomek'in evine gitmiştir.Tomek,sessizce,derinden,iştiyakla,hayatın acı yanlarını yüreğinde hissetmeden,uyuyordur.
Bu sahne aşkın en saf halini bizlere anlatır.Aslında olması gereken de budur...
     Son sahnede ise Magda'nın Tomek'in gözünden birlikteliklerini gözledikleri sahne ise yine sinema tarihini derinden etkileyen sahnelerden birisi olarak kayda geçer ve film müthiş bir şekilde sonlanır.Bu sahnede ilginç olan detaysa,Magda'nın bu durumu gözlediği teleskobun üstündeki kırmızı örtüydü.Bu kırmızı örtü,onun ilişkiye,aşka bakışının nacizane bir özeti niteliğindeydi...
     Benim fikrimce filmin bam teli:'yalnızlık' temasiydi.Tomek,iflah olmaz bir yalnızdı.Her aksam belli bir saatte teleskobun başına geçip,Magda'yı dikizlemesi,sorunlu bir çocukluk,gençlik dönemi yaşaması,hiç arkadaşının olmaması,annesi ve babasıyla yaşamaması ki dolayısıyla bu yüce sevgiden mahrum kalışı,bu durumu gözler önüne seriyor; keza Magda da iflah olmaz bir yalnızdı.İşin garip yanı Magda,bu yalnızlık durumunun fazlasıyla farkında bir görüntü sergiliyordu.Yani daha bilinçli bir yalnızlık sanrısı çekiyordu.Hatta filmin bir sahnesinde süt döküldükten sonra uzunca bir süre o dökülen sütü seyredişi bunu açıklıyor.Magda,yoğun farkındalığına sahip yalnızlığını,evine aldığı erkeklerle cinsel ilişki yaşayarak destroye etmeye çalışıyordu; bu ferfeci yalnızlığı aşka bakışını doalyısıyle hayata bakışını bir hayli değiştirmişti.Sözün özü,benim filmden edindiğim asıl izlenim:19 yaşında bir çocuğun kendinden yaşça büyük bir kadına duyduğu aşk ile karışık hayranlık değil; iki insanın acınası yalnızlık buhranlarıydı.-çocuğun hissettiği duyguya aşk demem tam anlamıyla mümkün görünmemekte; fakat aşk değil demem de bir o kadar ayıp.Böyle desem,çocuğun o saf o temiz hislerine saygısızlık etmiş olurum...-
     Filmin bana kattıkları,aşkın oldukça yüce bir duygu olduğu gerçeği; hafife alınamayacak kadar yüce olduğu... Filmde verilmek istenen bana göre,aşktan ziyade,takıntı,yalnızlık gerçekleriydi.Modern zamanın,insanları,git gide kendi kabuklarına çekilmeye zorladığıydı...
     Zbigniew Preisner'in müzikleri ise filmi oldukça görkemli kılmaya yetti de arttı bile.
     Ez cümle,Kieslowski'ye,Presiner'e ve filmin oyuncularına bu muhteşem filmi hasıl ettikleri için ayrı ayrı teşekkür ediyor,ve onlara derin saygılarımı sunuyorum...

Kaynakça:
1-eksisozluk.com
2-filmloverss.com

    
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder