30 Haziran 2016 Perşembe

Kapitalizm'den Nefret Ediyorum!

     Sabahın köründe kalkıyorsun, canhıraş şekilde, doğru dürüst bir şey yemeden, takım elbise vs giyerek patronuna hizmet etmek için koşuyorsun. Akşama kadar, canını dişine takarak patronuna biraz daha yaranabilmek, işinde tutunabilmek yahut kademe atlayabilmek için çalışıyorsun. Sonra saçma sapan şükrediyorsun, ezildiğini anlamaksızın ya da anlamazlıktan gelerek. İşte biz insanoğlu, bu illet sistemin paralı köleleriyiz ne yazık ki. Bu sistemin adına da ''kapitalizm'' demişiz...
     Dövüş Kulübü'nde Tyler Durden güzel bir laf eder: '' Her gün işe gidip geliyorsun, akşamları erken uyuyorsun ve bunun karşılığında alabildiğin tek şey bir koltuk takımı. Gerçekten zavallı bir durum! '' Ne kadar güzel bir özet değil mi? Hislere tercüman!
     Dikkatinizi çekiyor mu dostlarım? Yeşil alanlarımız gitgide azalıyor. Her yer tedricen rezidans oluyor. Gün be gün cinayet haberleri duyuyoruz. İnsanlar ölüyor, sivil-asker demeden. En kötüsü de sistemin çarkının devrialemi için bu ölümleri doğal karşılıyoruz. Boşanmalar, doğal karşılanıyor. Ölümler, bizlere 'kader' mefhumuyla pazarlanıyor. Yaşam alanlarımız her geçen gün sınırlanıyor. Her ne kadar kendimize itiraf edemesek de, gururumuza yediremesek de 3 odalı, 4 odalı hapisanelerde yaşam savaşımı veriyoruz. Bizlere bireyci, bencil anlayış gerek devlet eliyle gerek arka planda kalmayı seven zengin ailelerin eliyle dayatılıyor. Birilerinin cebine biraz daha para girsin diye, beyefendiler hanımefendiler zenginliklerine zenginlik katabilsinler diye adeta eski Mısırvari tanrıya adak sunarcasına insanlar canlarını ortaya koyuyor. Bankalar ve finans kuruluşları bizlerin canına okuyor. Faiz denen mefhumu başka adlar altında bize kakalıyorlar, onu sevimli göstermeye çalışıyorlar. İhtiyacımız yokken nike air max almaya itiliyoruz. Marketlerde, küçük sepet devri sona erdirilip, büsbütün alışveriş arabalarını hakim kılma devri baş gösteriyor. Böylelikle insanları, ihtiyaçları dışında, tamamiyle fuzuli ve lüks olarak bir şeyler almaya zorluyorlar. Evsiz, barksız insan nüfusu artıyor. İnsanlar açlıktan ölüyor. Avrupalılar, bir elleri yağda diğer elleri balda bir yaşam sürerken, Afrika'da her gün insanlar yaşamını yitiriyor ki dünya kaynakları hepimize yetecekken.  Beyaz yakalı köleler olmaya zorlanıyoruz. Vaktimizin ekseriyetini tv izlemeye ayırıyoruz. Daha az kitap okuyoruz. Saçma sapan hollywood filmlerine vakit ayırıyoruz. Saçma sapan reality şovlara adeta hayatlarımızı adıyoruz. Savaşı, insan öldürmeyi gerekli görüyoruz; doğru buluyoruz. Hissettirmeden, hayat gailelerimizi, amaçlarımızı para, elbise, araba, güç, vesair olarak belirliyorlar. Çalışmanın yüce Allah katında ne denli değerli olduğu unutturulup, kısa yoldan zengin olma fikri insanlara sinsice pompalanıyor. Diziler didaktik, dramatik, satırik, sanatsal olma işlevlerinin dışında her türlü saçmalığı barındırıyor. Aptalca programlarla bizleri uyutmaya çalışıyorlar. Devletler terörü, anarşiyi, korkuyu cici sistemlerinin ayakta kalması pahasına zalimane biçimde bir güzel manipüle ediyorlar. Boş yere Irak'ta, Suriye'de, Mısır'da binlerce insan öldürüldü ve öldürülmeye devam ediliyor. Keza Kamboçya'da, Vietnam'da sayısız ölüme tanık olduk. Neden?! Kapitalizm'in müptezel ve aslında zerre hak etmediği telif hakkını telif edebilmek adına. Bunlar, Gladio, Masonal Yapılanmalar, Evanjelist Teşekküller, Rotschield, Rockefeller sponsorluğunda; kapitalist devletler eliyle yapıldı. Allah'ım bizi bunların şerrinden korusun...
     Nefes alamıyoruz, boğuluyoruz, kaçan kovalanır misali kaçtıkça kovalanıyoruz. Kronik rahatsızlık gibi üstümüze çöreklendi lanet olası müsibet sistem.
     Sistemin düzenli işlemesi için fakir olan insan sayısı bile isteye artırılıyor. İnsanlar deyim yerindeyse köpekleştiriliyor. Burdan sakın ola ki zenginliğin yanlış olduğu sonucuna varmayın. Zaten dinimize göre zengin yaşam, mülkiyet günah değil; fakat dinimiz zenginliğin Allah yolunda kullanılması gerektiğini ortaya koyuyor. Tasavvuf gibi saçma sapan inançlar pespaye biçimde bizlere empoze ediliyor. Tasavvuf ile zenginliğin kötü bir şey olduğu masum zihinlere işlenerek kanırtılıyor; ancak dediğim gibi mülkiyet, zenginlik kötü mefhumlar değil. Yeter ki Allah yolunda kullanılsınlar, bunlara bolca şükredilsinler. Tasavvufa üstü örtülü ya da açıktan destek verenleri sizlere söylememe gerek bile yok. Amerikalılar tarafından finanse edilen Fethullah Gülen, yine her zaman olduğu gibi elebaşı rolünü iyi ifa eden Rotschield, Rockefeller gibi aileler.
     George Orwell'ın ölümcül portresi niteliğinde olan ''1984'' gitgide gerçek oluyor ve oldu da hatta. Aile, toplum, birlik, beraberlik, vs kavramlarının içi tahliye edilip icra ediliyor. İnsanların özel yaşamına gün be gün müdahale ediliyor. Yirmi dört saatin en az üçte birini insanlar çalışarak geçirmeye zorlanıyor. Sansür almış başını gidiyor. Dünyanın en güzel varlığı kadın, öcü gibi gösteriliyor ve gitgide erkeklerden ayrımsandırılıyor. Tek başına yaşam, sinsice özendiriliyor.
     Mesela son dönemde neden LGBT yürüyüşleri, hareketleri bu denli arttı sanıyorsunuz?! Amaç, apaçık şekilde toplumsal bilinci, aile kavramını alaşağı etmek değil mi sizce? Eşcinsellerin hakları filan onların umrunda bile değil. Sonuçta hepimiz aynı kökteniz; ancak bariz homoseksüel yaşama özgürlüğü kisvesi altında insanları bireyciliğe ve dolayısıyle kapitalizmin kucağına itiyorlar...  LGBT hareketlerine destek verenlerin içinde Rotschild, Rockefeller gibi büyük ve de zengin ailelerin olduğunu kabul edersek...
      Hollywood, çok sevdiği,artık ölesiye klişeleşmiş Hitler fetişini, insanların gözüne sokarcasına filmlerinde vaki kılıyorlar; ancak şunu unutuyorlar. Kapitalizm, Hitler'den daha fazla can aldı ve almaya da devam ediyorlar.
     Terörle insanları korkutuyorlar. Türkleri, müslümanları saçma sapan filmleriyle hissettirmeden öcü gibi gösterip insanlarda paranoya oluşturuyorlar. Dolayısıyla, pervasız biçimde yarım olan akılları da ellerinden alınmış oluyor. Şunu da unutmamalısınız ki bu dünyada topyekun terörün aldığı can sayısından daha fazla bir şey varsa o da aile içi cinayetler, kıskançlık krizi sonucu işlenen cinayetlerdir. Özellikle Amerika'da bireysel silahlanma ve kıskançlık, paranoya sonucu işlenen cinayetler nedeniyle ölen insan sayısı; terör saldırılarından ölen insanların sayısından kat be kat daha fazla. Ezcümle toplum, hastalanmış vaziyette. Çözümü de ne yazık ki o kadar basit değil.
     Yukarıda saydığım ya da saymayı ihmal ettiğim şeyleri engellemek, en azından tahribatlarını minimize etmek istiyorsak, aklımızı başımıza devşirmeliyiz. Üzerimize atılan ölü toprağından silkelenip, canlanmalıyız. Yüce kitabımız Kuran'ın bizlere buyurduğu üzere akıllarımızı işletmeliyiz. Mümkün olduğunca okumalı, diğer insanlara sürekli izahat yapmalıyız. Tepkilerimizi ortaya 'bireysel' koymak yerine toplu olarak koymalıyız; ama bunu Kızılay'da saçma sapan eylemler yapan bilinçsiz kişiler gibi değil. Unutmasınlar ki komünizm, sosyalizm gibi sistemler de kapitalizmin vuku bulması için ortaya atılmış düşünceler. Elbette ki bu ayrı bir yazının konusu.
     Güzel günler yaşamamız dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder