21 Şubat 2017 Salı

'Metropolis' Filmi Hakkinda

     Cok degerli bir hocamin derslerin siklikla kullandigi: '' Ayaklar bas olamaz.'' lafini bana yeniden hatirlatan, Fritz Lang'in 1927 tarihli enfes filmi.
     Yoneten 'akil' ile yonetilen 'el' arasindaki derin ucurumu gozler onune 'kati' sekilde sergilemesi bakimindan onemli bir film, elbette ki izleyiciyi didaktize etmek acisindan biraz da mecburi; ancak sinematografi bakisindansa, bir o kadar cocuksu ve naif; yapim yili ve zamanini da goz onune alirsak...
     Film, kapitalist sistemi yerden yere vururken, isci sinifini da elestirmeyi ihmale getirmiyor. Filmde, Kapitalizm'i temsil eden Joh Fredersen karakteri, hic suphesiz ki, elestirilmek acisindan zorunlu bir mefhum haline geliyor: fakat Isci Sinifi'ni temsil eden iscilerin de anlamadan, dinlemeden, en onemlisi sorgulamadan harala gurele harekete gecis tarzlari, yergi oklarindan kacamamalarina neden oluyor. Bu baglamda cidden, 'ayaklar bas olamaz' sozu ne yazik ki realize olmaktan kurtulamiyor.
     Filmde gecen '' Mesih, Babil, Kurtarici, Arabulucu, Yedi Olumcul Gunah, Azrail '' kavramlari, gondermeleri hakikaten enfesti. ''Aslinda siniflar arasindaki mucadele eski zamandan beri vardi; ancak suan itibariyle daha keskin bir hal aldi.'' demenin kestirme bir yoluydu bu metaforlar. Gercekten de sinifsal ve toplumsal mucadele, toplum icinde hep vardi ve varolmaya da devam edecek...
     'Robot' kullanimin ilk kez vaki oldugu yapit ozelligi de tasiyor filmimiz. Robot'un isciler onunde yakildigi sahne, Isa Peygamber'in carmiha gerilisini akillara getiriyor. Ucan cisimlere, kocaman gokdelenlere ve bu gokdelenler arasinda gecen yollara, ilk distopik sehir imgesine, delirmesine ramak kalan profesor imajina da, ilk bu filmde taniklik ediyoruz. Yalniz, filmde kullanilan arabalarin, zaten donemin arabalari olmasi, pek de fazla futuristik anlam ihtiva etmemesi de bir o kadar amatorce.
     Filmden bana en cekici gelen ayrintilari aciklamam gerekirse, filmin baslarinda Joh Fredersen'in fabrikasinda patlama yasanmasina ragmen, hicbir sey olmamis gibi davranilmasi ve zarar goren iscilerin yerine yenilerinin ikame edilmesi, iscilerin dinlenmeden calismalari ve bir robotmuscasina davranmalari, Maria'nin '' Din, toplumlarin afyonudur.'' mottosuyla,sloganiyla hareket etmesi ve iscilerin kalplerine hitap etmeye, angaje olmaya calismasi, iscilerin de bu mottoya kosut hareket edis tarzlari, iscilerin gorkemli sehrin alt katmaninda yasayagelisleri ve adeta buna mahkum oluslari, iscilerin yapmaya calistiklari mini devrimin sonumlenmesi, - ki dunyamizda ornekleri de var - filmin sonunda 'uzlastirici' nin iki zit kutbu birlestirmeye cabalamasi, yani ne tam bir Amerikanvari kapitalist sistemin istenmesi ne de tam bir Rusvari, Kuzey Korevari komunist sistemin vuku bulmasinin arzulanmasi; bu anlamda daha ziyade bir Avrupai bir Sosyal Demokrasi prensibinin onerilmesi... Binalarin da son derece simetrik ve duzgun sekillenmesi de goze son derece guzel gorunur cinsten...
     Nitekim, bu filmi izleyin, izletin; bir sey kaybetmezsiniz ve aksine kazandiginiz cokca sey olur. Bilhassa, bilimkurgu sevenler, bu filmi kacirmamali!
     Esenle kaliniz.

     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder