7 Eylül 2016 Çarşamba

Koku

     Dunya uzerinde milyon tane koku vardir, her biri farkli esanstadir. Ama herkes icin oyle ozel bir koku vardir ki, o bu gezegen uzerindeki bana kalirsa en nefis, en icsel, en en guzel kokudur. Sevdiginin kokusu...
     Asik oldugunun kokusu, bazen sana sah damarindan bile yakin, bazense hic olmadigi kadar uzak. Elbette sansli olanlar, an be an, gun be gun, ay be ay, yil be yil bu kokuyu derinlemesine iclerine nufuz eylemekteler. Ne yazik ki sanssiz olanlarimiza, ayda yilda bir tesaduf ederse ancak, o ozel, o mis koku, onlarin burunlarinda hasil olmakta. Bu bile, onlar icin gercekten buyuk sansin otesinde, bir lutuf; belki de bir nimet.
     En guzeli de: onun o harikulade kokusunu icine cekip, onu belki de dunyanin en naif, en tatli sedasina sahip opucuk sesinin; bazilari icin oldukca siradanlasan, bazilari icinse inanilmazlasan sesiyle opmek... Dunya uzerindeki hicbir eylem, bu denli zaman durdurucu, bu denli samimi, belki de oylesine gorkemli olamaz...
     Inanin, karsinizdakinin kokusunu icinize cekmeden, onu sindirmeden, onu tanimadan, dunyanin hicbir anlami yok; cunku onu bir kere tanimayagorun, unutamiyorsunuz. Bazen sevdiginiz, akliniza gelmiyor, onu canlandiramiyorsunuz; ancak kokusunu burnunuzdan ziyade yureginizde, her daim duyumsuyorsunuz. Siz unutsaniz bile, yureginiz unutmuyor. Bir de goruntunun seytan suretinde peydah olma olasiligi da var hic suphesiz; fakat kokunun zebani kokusu olma ihtimali ise sifir. Goruntuler bazan bir yanilsama, bir illuzyon yaratabiliyor. Kokuda bu duruma rastlanmaz. Koku aldatmaz... Kisacasi, gorme duyusunun, koklama duyusu karsisindaki mutlak ve ebedi yenilgisi...
     Kokusunun, burnunuzdan hic eksik olmamasi dilegiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder