12 Ağustos 2016 Cuma

Ev

     ''Kendinize en çok benzeyen şey ne?'' diye sorulacak olursa tereddüt etmeden 'evim' cevabını veririm; öyle ki evlerimiz bizlerden türlü parça taşımaktan ziyade, doğrudan bizim birer aynamız, yansımamız, ilüzyonumuz.
     Evlerimiz, barınağımız; konfor kaynağımız. Varoluşumuzun, yalnızlığımızın olmazsa olmazı. Kendimize ait evimiz olmasa barınmamız zorlaşır, rahatlığımız asgari, optimal seviyede seyretmezdi. Varoluşumuzu adam gibi tadamaz, yalnızlığın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlayamazdık. Çin gibi kalabalık bir ülkede yaşadığınızı ve dışarıda da birsürü insanı tahayyül edin; ancak güzel bir 'ev'iniz varsa bu kalabalığın yarattığı kahrolası sıkıntılar mevzubahis bile olamaz. Evinizde varoluşunuzun ve yalnızlığın o zarif gizemini, sancılı; fakat bir o kadar tatlı zevkini dibine kadar tadarsınız. Rahatlıkla tribe girebilirsiniz...
     ''Evim evim güzel evim'' şeklinde bir söylem vardır. İnanın bu güzel lafı, dünyadaki hiçbir söze değişmem; çünkü bu kısa ve büyülü laf, içerisinde birçok güzelliği, sürprizi, keyfi, acıyı, sevgiyi, aşkı, bilgeliği, aile sevgisini, dostluğu, vesairi barındırıyor. Bundan ötesi mi var?
     Evlerimiz, son derece gizseldir. Sadece bize aittir. Dışarıda yapamayacağımız tonla şeyi evlerimizde rahatlıkla icra eyleyebiliriz.
     Evler, ailelerin, yıkılmaz kaleleridir. Birlik, beraberligin, en şanlı bayrağıdır.
     Evlerimiz, bizim ruhsal durumlarımıza, kişiliğimize, benliğimize adeta 'ayna' olur. Kendi zevklerimizi, dairelerimize güzelce angaje edebiliriz. Kah dağınıktır, kah derli topludur; fakat yine de bir düzen peydah olmuştur. Kaotik bir ortam da olsa, düzenli bir ortam da olsa ev, evdir. Düzen yansımasıdır.
     Bazan mutluluğa açılan kapı, bazense mutsuzluğa açılan sakil, çakıllı bir yol. Kimisi, evine gittiği vakit lanet eder, kimiyse evine gittiğinde şükreder ve oh be evime geldim der. Bu anlamda da dünyadaki en müthiş bir tezattır.
     Ne olursa olsun, evlerimizde korunmuş ve güvende hissederiz. Dış kapıyı kapattığınız vakit, dışarıdan gelebilecek mevcut tehlikeler de artık sürklase olmuştur. İçiniz rahattır, uyursunuz. Hadi iyi uykular...
     Dışarıdakiler inanılmaz üşürken, donarken, titrerken, yağmura tutulurken, doluya yakalanırken; eğer ki siz, evinizdeyseniz bu zor durumlarla baş etmek durumunda kalmazsınız. Dışarıdayken yağmur, kar, sizin için kötüdür, ıslanır, donar ve sonunda üşütür, hasta olursunuz; ancak evinizdeyseniz yağmur, kar, vesaire sizin için dünyanın en güzel olayları, vazgeçilmez zevkleridir.. Sıcacık evlerinizde oturur, yağmuru güzel bir kızmışçasına çay ve kahve eşliğinde izler veyahut bir soprano dinler gibi zevk ala ala pencerelerimize, yola düşen damlaların çıkarttığı o muhteşem ahenkli sedayı dinlersiniz...
     Ancak en kötü senaryo, o mahrem, sıcacık, sevgi dolu, yalnızlık, güzellik, kalite ve 'biz' kokan evlerimizden uzaklaşınca vaki olur. Onu, bir sevgiliyi özler gibi özleriz. Aslında özlediğimiz, kendimizdir ya o da ayrı mevzuu; ama lanet olsun ki özleriz. Dostoyevski, demiş ya: ''Bir şeyin kadrini, kıymetini, o elimizden çıkınca ya da hepten kaybettiğimizde anlarız.'' diye. Aynen de öyle. Evimizden biraz olsun uzaklaşmayagörelim, kadri ve de kıymeti yüreklerimizde tecessür eder. Onlar, münevverlerdir. Aslında tam olarak, yalnızlık da yaşanmaz ya, evlerimizdeyken; çünkü içimizdekileri, su misali ona akıtıveririz. En kötü ihtimalle, duvarları dost ediniriz. Bize tavsiye veremez; en azından bir şey söylemesini ricaminnet ederiz. Onu bile yapmaz! Ammavelakin, dinler de dinler. O bile yeterdir. Aslında, o, bizden başkası değildir ya!
     Ben de bu satırları, güzel ve tatlı evimde yazdım. Sefasını da sürüyorum, cefasını da bir güzel çekiyorum, her şeye rağmen evim olduğu için de Allah'ıma şükürlerimi sunuyorum.
     Canım ev'im, iyi ki varsın, seni seviyorum!

Kaynakça:
1)Ot Dergisi
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder